প-বর-তী-ট্-েন-৫ মি-ি-------যে-আ-ব- ৷
প____ ট্__ ৫ মি___ ম__ আ__ ৷
প-ব-্-ী ট-র-ন ৫ ম-ন-ট-র ম-্-ে আ-ব- ৷
------------------------------------
পরবর্তী ট্রেন ৫ মিনিটের মধ্যে আসবে ৷ 0 pa--b--tī--rēna-5-mi-i--ra m------āsa-ēp________ ṭ____ 5 m_______ m_____ ā____p-r-b-r-ī ṭ-ē-a 5 m-n-ṭ-r- m-d-y- ā-a-ē---------------------------------------parabartī ṭrēna 5 miniṭēra madhyē āsabē
Neden birbirimizle konuştuğumuz ortada.
Aramızda bilgi alışverişinde bulunmak ve birbirimizle anlaşmak istiyoruz.
Dilin nasıl geliştiği ise tam bilinmemektedir.
Bunun için farklı teoriler mevcut.
Yalnız dilin eski bir görüngü olduğu kesin.
Konuşabilmek için belirli vücut özelliklerin olması gerekiyordu.
Bunlar ses oluşturabilmemiz için gerekliydi.
Neandertaller bile seslerini kullanma yeteneğine sahiplerdi.
Böylece kendilerini hayvanlardan ayırt etmişlerdir.
Ayrıca sesli ve sabit bir ses kendilerini savunmak için önemliydi.
Bu ses ile düşmanları tehdit edebiliyor veya korkutabiliyorlardı.
O zaman bile araç gereçler üretilip ateş yakılıyordu.
Bu bilgi bir şekilde aktarılmalıydı.
Gruplar içinde avlamada da dil önemliydi.
Bu çok basit bir anlaşma türü 2 milyon yıl önceden beri vardı.
İlk dilsel öğeler işaret ve mimiklerdi.
Ama insanlar karanlıkta da iletişim kurmak istediler.
Kısacası birbirini görmeden konuşabilmelilerdi.
Böylece işaretlerin yerine sesler oluşmuştur.
Dil bugünkü anlamı ile 50000 yaşındadır.
Homo Sapiens Afrika’yı terk ederken dili dünya çapında yaymıştır.
Diller farklı bölgelerde birbirinden ayrılmışlar.
Bu, farklı dil ailelerin oluşumuna sebep olduğunun anlamına gelir.
Bunlar ama dil sistemlerin temelini içermektedirler.
İlk diller bugünkü dillere istinaden daha az karmaşıklardı.
Gramer, ses bilimi ve anlam bilimi aracılığı ile geliştirilmişlerdir.
Bu durumda değişik diller, değişik çözümlerdir diyebiliriz.
Ama sorun hep aynıydı: Neyi düşündüğümü nasıl gösteririm?